Nevo example image



Nevo example image

Şimdiye Kadar Yaşamış Olan En Büyük Kuş

Dünyanın en büyük kuşu unvanını kimin alacağı konusunda, sizin fark ettiğinizden daha fazla bilimsel tartışma yaşandı. Yıllar boyunca, yeni keşiflerin ve yeni araştırmaların gün ışığına çıkardığı pek çok aday oldu. Ancak şimdi, nihayet bir galibimiz var gibi görünüyor. Karşınızda, İngiltere’nin Londra şehrinde bulunan Londra Zooloji Enstitüsü’nün Hayvanbilim Derneği’nde çalışan araştırmacıların belirlediği, yeni, uçamayan bir fil kuşu türü olan Vorombe titan.

Yeni tasnif edilen kuşun, 82 tanesi hiç bozulmamış halde olan 346 fil kuşu kalıntısı üzerinde yapılan bir çalışmanın ardından, şimdiye kadarki en büyük kuş olduğu ortaya çıktı. Ağırlığı 860 kilograma kadar çıkan ve üç metrelik yüksekliğe kadar uzanan V. titan, yaklaşık bin yıl önce soyu tükenene kadar, Afrika adası Madagaskar’da dolaşıyor olmalıydı. Soyunun tükenmesinin en muhtemel sebebi, bölgede yaşayan tarih öncesi insan yerleşimcilerin etkisi olabilir.

Aslında Madagaskar, o zamanlarda başka diğer megafuana (dev hayvan) türlerine de ev sahipliği yapıyordu ve bunlar arasında dev lemurlar, kaplumbağalar ve su aygırları bulunuyordu. Araştırmacılardan biri olan James Hansford şöyle söylüyor: “Fil kuşları, Madagaskar’ın megafaunasındaki en büyük hayvandı ve muhtemelen, adanın evrimsel tarihinin en önemli hayvanlarından birisiydi; hatta lemurlardan bile daha önemliydi”

Nevo example image

Bilim insanları, gelecekte vücudumuzda yüzen ve doğal yeteneklerimizi arttırabilecek olan, nanobot isimli, çok minik robotlar üretilebileceğini tahmin ediyorlar. Transhümanizm olarak adlandırılan bu alan, yeteneklerimizin, biyolojinin başarabilecekleri ile sınırlı olmadığını ve imkânların da ne kadar inanılmaz olduğunu söylüyor. Ayrıca teknolojinin tamamen değiştirebileceği şeyler arasında insan vücudundan daha fazlası da bulunuyor.

Aslında Madagaskar, o zamanlarda başka diğer megafuana (dev hayvan) türlerine de ev sahipliği yapıyordu ve bunlar arasında dev lemurlar, kaplumbağalar ve su aygırları bulunuyordu.

Fil kuşları, Madagaskar’ın megafaunasındaki en büyük hayvandı ve muhtemelen, adanın evrimsel tarihinin en önemli hayvanlarından birisiydi; hatta lemurlardan bile daha önemliydiJames Hansford

“Bunun sebebi, büyük cüsseli hayvanların, bitkileri yiyerek, biyokütle yayarak ve dışkılama yoluyla tohumları dağıtarak bitki örtüsünü kontrol edip, içinde yaşadıkları geniş ekosistemde muazzam bir etkiye sahip olmaları. Madagaskar bugün hâlâ, bu kuşların yok olmasının etkilerini çekiyor.”

Hansford ve meslektaşı Samuel Turvey, yaptıkları yeni çalışmayla birlikte, fil kuşlarının tarihini ve tür çeşitlerini kesin olarak aydınlatmak istemişler; bu konudaki önceki çabalar baştan savma durumdaymış ve daha eski tarihli bazı araştırmalarda da, bugün devam etmeyen yöntemlere bel bağlanmış (boyut üzerine verilen kararları, gerçek kemikler yerine yumurta kabuklarına dayandırmak gibi). İkili, yüzlerce fil kuşu kemiğinin (dünyadaki müzelerde şu an mevcut olan neredeyse bütün kalıntıların) hassas ölçümlerinin yanısıra, bulgulardaki kalıpları saptamak için gelişmiş matematik ile makine öğrenimi modelleri de uygulamış.

Sonunda, üç cins ve dört tür olduğunu belirlemişler. Oysa daha önce uzmanlar, iki cins ve 15’e taneye kadar tür üzerinde karara varmışlardı. Fil kuşları ailesi, 80 yıldan beri ilk defa titiz bir şekilde tekrar değerlendirildi. Üstelik bu durum, bilim insanlarının 19’ncu yüzyılda tanımladığı ilk türün (Aepyornis maximus) boyut bakımından artık en tepede bulunmadığı anlamına geliyor.

V. titan daha önce A. maximus türünün bir parçası şeklinde tanımlanmıştı, fakat yapılan yeni çözümleme, kendisinin yeni bir familya ismi altında düşünülmesi gerektiğini gösteriyor; kemiklerinin şekli ve boyutu, kayda değer oranda farklı. Etrafta, bu onuru taşıyacak V. titan kuşu kalmadığı için, detayların niçin önemli olduğunu merak edebilirsiniz; fakat bu yeni sınıflandırmalar, bu kuşların ve onların etrafındaki ekosistemlerin tarihine dair gelecekte yapılacak araştırmalar için çok değerli olacaklar.

onunda, eğer bu kuşların tam olarak niçin yok olduğunu anlayabilirsek (muhtemel sebepler arasında kaçak yumurta avcılığı ve doğal yaşam alanlarının yok edilmesi var), o zaman bu durum, benzer zararlı hataları tekrar yapmaktan kaçınmamıza yardımcı olabilir. “Geçmişteki tür çeşitliliğini isabetli şekilde anlamadan, Madagaskar gibi eşsiz ada düzenlerindeki evrimi veya ekolojiyi uygun şekilde anlayamayız veya insanlar bu adalara ulaştığından beri kaybedilen şeyleri tam anlamıyla bilemeyiz” diyor Turvey.

“Biyolojik çeşitlilik kaybının tarihini bilmek, bugünün tehlike altındaki türlerini nasıl koruyacağımıza karar vermek için gereklidir.”